MİLLETİN İRADESİNİ TARİHE ALTIN HARFLERLE YAZDIRAN KUTLU GÜN: 19 MAYIS 1919


  • 2024-05-18

“Gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını ve öğrenim gören çocuklarımızın ana ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir fedakarlıktan çekinmemelerini tavsiye ederim.”

Mustafa Kemal ATATÜRK

 

Milletlerin geçmişlerinde, onların kaderlerini değiştiren, geleceklerini aydınlatan, toplumu bütünüyle kavrayarak köklü bir değişim ve gelişime, yeni bir oluşuma yönelten önemli olaylar ve tarihler vardır. Bu tarihler ve olaylar eğer, bir büyük kurtuluşun, parlak bir geleceğin hareket noktası, başlangıcı olabilmişlerse, gittikçe önem kazanarak bayramlaşır ve kalıcı hale gelirler. İşte 19 Mayıs 1919 günü, Türk milletinin geçmişinde böyle bir gündür ve “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” da Türk milletinin kutladığı önemli bayramlardan biri olarak ölümsüzleşmiştir.

19 Mayıs 1919, dört bir yandan kuşatılan Türk devletinin, prangaya vurulmak istenen Türk milletinin bütün engellere ve olumsuz şartlara rağmen merhum Akif’in ifadesiyle “O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladığı” ikinci Ergenekon’udur. Dalgalı bir yolculuğun görkemli bir dirilişe sahne olduğu muazzam bir tarihtir. Diriliş sancıları çeken Türk devletinin aydınlık sabahı, Yeni Türkiye’nin miladıdır 19 Mayıs, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran iradenin millî irade olduğunu, milletin iradesi olduğunu tarihe altın harflerle yazdıran o kutlu gündür…

Bütün imkânsızlıklara rağmen; Gazi Mustafa Kemal Paşa komutasında Türk’ün şanlı tarihine yeni zaferler armağan eden Türk milleti, yalnızca cephelerde değil cephe gerisinde de azmi ve kararlı duruşuyla, feragat ve fedakârlık duygusuyla millî mücadeleyi başlatmış ve bu zorlu süreci zaferle taçlandırmıştır. Türk milleti, irfanı çağlar aşan mayasıyla yeni devletini inşa etme çalışmalarına başlamıştır. Yeni Türk devleti milletin omuzlarında yükselecek, Türklüğün onurunu ve şanını kendine düstur edinecekti. Bu sebeple siyasî çalkantılarda boğulmak üzere olan İstanbul’un dışında, toprağı Türklüğün alın teriyle sulanmış, mayası Yesevi’nin ocağında çalınmış, Orhun ırmağında çağlamış Anadolu Türklüğü gidişatı değiştirmek, Türk devletini yeniden diriltmek için elini taşın altına koymaya karar vermiştir.

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk de kurtuluşun ancak Anadolu Türklüğünün ayağa kalkmasıyla olacağını biliyor ve adımlarını buna göre atıyordu. Nitekim Gazi Paşa bu durumu bir sözünde şöyle açıklıyordu: “Ben, 1919 senesi mayıs içinde Samsun’a çıktığım gün elimde maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti’nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu millî kuvvete, bu Türk Milleti’ne güvenerek işe başladım.” Mustafa Kemal Paşa, bu inanç ve ruhla bir fırsat arıyordu. Anadolu’ya geçmeli, Anadolu Türklüğüyle birlikte hareket edebilmeliydi. Bu sıralarda İngilizler Samsun’a ordu çıkarmış ve bölgeyi zapt etmeye girişmişlerdi. Ancak Samsun’da görevli Hamdi adında vatansever bir teğmen emrindeki askerleri alıp bu duruma engel olmak için İngilizlere direnmiş, dağa çıkmıştı. Onlar vatan görevlerini ancak vatanın dağlarına çıkmakta bulmuşlar ve böylece düşmana pabucun pahalı olduğunu göstermişlerdir.

Atatürk 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra Bandırma adındaki eski bir vapurla Samsun’a gitmek üzere Galata Rıhtımı’ndan ayrıldı. Bu ayrılık aydınlık kavuşmaların habercisiydi. Türklüğün “Öz yurdunda garip öz vatanında parya” oluşu bu yolculukla son bulacaktı. Türk yurduna uzanan namahrem ellerin kırılacağı günün şafağı bu yolculukla başlamıştı. Atatürk bu duruma vurgu yaptığı bir konuşmasında şöyle diyecekti: “Millî müdafaamızı; düşmanların bayrakları, babalarımızın ocakları üstünden çekilinceye kadar terk edemeyiz. İstanbul mabetleri etrafında düşman askerleri gezdikçe, öz vatan toprakları üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz. Kendi hükûmetimizin idaresi altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti bahasına nail olacağımız huzur ve mutluluktan bin kere üstündür.”

17 Mayıs 1919 Cumartesi günü Bandırma Vapuru saat 21.40 sıralarında İnebolu’ya varmıştır. 18 Mayıs 1919 Pazartesi günü beklenen yolculuğun sonuna gelinir. Yolcular Kalyon Burnu denilen yerden sandallarla Merkez iskelesine çıkarılırlar. Atatürk Samsun’a iner inmez şehri gözlemlemeye başlar. Durum, iç açıcı değildir. Çünkü bir yanda İngilizler, bir yanda Pontus çeteleri ellerini kollarını sallayarak gezerken Türkler açlık ve sefaletin yanı sıra düşmanın zulmüyle uğraşmaktadır. Türkler, asırlardır sahibi oldukları yurtlarında azınlık muamelesi görmektedirler. Atatürk bu şartlar altında hızlı bir şekilde çalışmalarına başlar. Bir görevli olarak üniformasıyla geldiği Samsun’dan vatanın kurtuluşu için serdengeçmiş bir Türk evladı olarak Anadolu’da kurtuluş meşalesini yakar ve Türk milletinin doğal lideri olur.

Atatürk’ün Samsun’a ayak basmasıyla başlayan millî mücadele hareketi, Paşa’nın Amasya’ya geçmesi ve 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımlamasıyla resmî bir hüviyete bürünmüştür. Amasya Genelgesi’nde “Milletin geleceğini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” düsturu benimsenmiş ve Sivas’ta millî bir kongrenin toplanması kararı alınmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Amasya Genelgesi’yle kurtuluş mücadelesinin gerekçesini ve yöntemini belirtmiştir.

Anadolu Türklüğü güçlü bir direniş göstermiş, bu iradeyi de tüm dünyaya ilan etmiştir. Bu direnişin en önemli merkezlerinden biri de Ermenilere verilmek istenen ve yıllardır Ermeniler tarafından büyük bir zulme maruz bırakılan kadim Türk yurdu Erzurum’du. Erzurum’da Doğu Anadolu Haklarını Koruma Cemiyeti adında bir cemiyet inkişaf etmişti. Bu cemiyet kurtuluşa çare aramak için bir kongre tertip etmeye karar verince Mustafa Kemal Paşa hemen Erzurum’a geçti ve kongreye dahil oldu. Bu kongrede; “Millî sınırlar içinde bulunan vatan bir bütündür, parçalanamaz”, “Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, Osmanlı Hükümeti’nin dağılması halinde millet, hep birlikte direniş ve savunmaya geçecektir”, “Vatanın ve istiklalin korunmasına ve sağlanmasına İstanbul Hükümeti’nin gücü yetmediği taktirde, amacı gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümetin üyeleri millî kongre tarafından seçilecektir.  Kongre toplanmamışsa bu seçimi Temsil Heyeti (Heyet-i Temsiliye) yapacaktır”, “Kuva-yi Milliye’yi amil (etken) ve milli iradeyi hâkim kılmak esastır.”, “Hıristiyan unsurlara (azınlıklara) siyasi hakimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozucu haklar verilemez.”, “Manda ve himaye kabul olunmaz.”, “Millî meclisin derhal toplanması ve hükümet işlerinin meclis denetiminde yürütülmesini sağlamak için çalışılacaktır.” gibi çok önemli kararlar alınmıştır.

Erzurum kongresinde Mustafa Kemal Paşa başkanlığında, dokuz kişiden oluşan bir temsil heyeti seçildi ve çalışmalarını tamamladı. Erzurum’da büyük bir ivme kazanan millî mücadele hareketi Ulu Önder’in Sivas’a geçişi ve burada kongreyi başlatmasıyla asli görevini icra etmeye başlamıştır. Türk yurdunun dört bir yanından gelen Türk müdafilerinin katılımıyla 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi toplandı. Kongre başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçildi.

Bu kongrede; Erzurum Kongresi’nde alınan kararların aynı şekilde kabul edilmesi, tüm yurtta kurtuluş için faaliyet gösteren derneklerin; “Anadolu ve Rumeli Haklarını Müdafaa Derneği” adı ile birleştirilmesi, hangi devlet olursa olsun, o devletin koruması altına girilmemesi, millî mücadeleyi tek elden yürütmek için “Temsil Heyeti” seçilmesi ve başkanlığına da Mustafa Kemal Paşa’nın getirilmesi gibi çok önemli kararlara imza atıldı.

Türk Millî Mücadele Hareketi böylece cumhuriyetle taçlanacak olan büyük bir yolun rotasını çizdi. Bu yolun birinci geçidi, 19 Mayıs 1919’da Gazi Paşa’nın ayak bastığı Samsun’du. Millî Mücadele zaferle sonuçlanıp Misak-ı Milli büyük oranda sağlanarak Türkiye Cumhuriyeti kurulunca Samsun halkı mücadelenin Samsun’da başlamasının önemine binaen her yıl 19 Mayıs’ta Gazi Günü adı altında kutlamalar yapmaya başladı. Bu durum, tüm yurtta sevinçle karşılanınca ilerleyen yıllarda resmî bayram olarak TBMM’nin kararıyla 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı adıyla kutlanmaya başlandı. Uzun yıllar bu adla coşkulu bir şekilde kutlanan bayram 17 Mart 1981 tarih ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun ile isim değişikliğine uğratılmış, söz konusu kanunun 2. maddesinin A) fıkrası 2. ayırımında, “19 Mayıs Günü Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı günüdür.” denilmiştir. Artık bu bayram, sadece Samsun’da kutlanan Gazi Günü değil, milletin bayramı olmuştur.

16 Mayıs’ta başlayan o kutlu yolculuk, dünya durdukça devam edecek ve Türk milleti başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm atalarını saygıyla, onurla ve gururla yâd etmeye devam edecektir.

19 Mayıs’ın gençlikle özdeşleşmesi de önemlidir. Gençlik, bir milletin geleceğidir. Gençlerine değer veren, yarınlara hazırlayan milletler, geleceğe güvenle bakabilirler. Geleceğimizin teminatı gençlerimize güvenimiz tamdır. Milli mücadele ruhuyla her alanda atılımlar yapacak, ülkemizi çağdaş medeniyetlerin üstüne taşıyacak gençlerimize güveniyoruz. Türk dünyası gençlerini aynı çatı altında buluşturan Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi olarak gençlerimizi, Türk dünyası gençliği ortak bilinciyle en güzel şekilde yetiştirmek, çağın gereklerine göre nitelikli bir eğitim almalarını sağlamak en önemli amacımızdır. Kendilerine emanet edilen vatanımızı bütün güzellikleriyle, kültürel zenginlikleriyle gelecek nesillere teslim etmek de gençlerimizin başta gelen görev ve sorumluluğudur.

Ulu Önder’in gençliğe hitabesindeki aşağıdaki ifadeleri, onun gençliğe vasiyeti niteliği taşımaktadır:  

“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbâlinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbâlde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! … Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Bu duygu ve düşüncelerle, geleceğimizin güvencesi gençlerimiz başta olmak üzere herkesin “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”nı kutluyor; Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarıyla aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

 

                                                                       Prof. Dr. Alpaslan CEYLAN

                                                           Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Rektörü

    Sosyal medyada paylaşın