FATİH VE İLİM


  • 2024-05-29

“İlim makamı, bütün makamların üstündedir.”

 

Milletlerin tarihinde yaptıklarıyla tarihlerine damgasını vuran liderler vardır. Türk tarihinde de liderliğiyle iz bırakan Manas, Oğuz Kağan, Metehan, Alpaslan, Satuk Buğra Han, Mustafa Kemal Atatürk gibi pek çok lider vardır ve bunlardan biri de hiç şüphesiz Fatih Sultan Mehmet’tir. Fatih, yalnız Türk tarihine değil dünya tarihine de damgasını vuran, dünya tarihinin yön değiştirmesine neden olmuş bir liderdir. Onu dünya tarihinde önemli kılan elbette günümüzden 571 yıl önce Doğu Roma’nın 1125 yıllık fethedilemez denilen başkenti İstanbul’u fethederek ebedi Türk  yurdu yapmasının yanı sıra Osmanlı Devleti’ni üzerine temellendirdiği sosyo-kültürel yapı, oluşturduğu devlet felsefesi ve bunları gerçekleştiren kişilik yapısı ve liderlik özellikleridir.

Bir kişinin tarihe damgasını vurabilmesi için doğuştan getirdiği özelliklerinin yanı sıra bunların keşfedilip kişiliğinin oluşmasına etki eden ve bir lider olarak yetişmesine katkı sağlayan çevrenin de önemli bir rolünün olduğu açıktır. Fatih’in yetişmesinde de yakın çevresinin, içinde büyüdüğü ilmi ve kültürel ortamın önemi büyüktür. Fatih’in kişiliğinin şekillenmesinde, vizyonunun oluşmasında ve çağ açıp kapatan bir lider olmasında en büyük etkenlerden biri de hiç şüphesiz çocukluğundan itibaren yanında ve çevresinde bulunan hocalarıdır.

Fatih’in yetişmesinde katkısı olan ilk hocası, ilmi yeterliliği ve disiplini yanında makam, mevki hırsı olmayan, hak ve adaletten ayrılmayan, öğrencisinin bilgi edinmesi kadar ruhen de iyi yetişmesine, sağlam bir karaktere sahip olmasına çalışan Molla Gürani’dir.  Molla Gürani, ilim öğretmenin yanı sıra İstanbul’u fethetmesi yönünde Fatih’e telkinde bulunan ve bu yolda onu sonuna kadar desteleyen ilk hocasıdır. Molla Gürani ile Fatih arasındaki ilişki, Sultan olduğunda da hocasının ona “Mehmet” şeklinde hitap edecek kadar içten, ancak bir o kadar da hoca öğrenci ilişkinin nasıl olması gerektiği hususunda eğitim tarihinde örneklik teşkil eden bir ilişkidir. Fatih, Molla Gürani’ye daima saygı göstermiş ve onu takdir etmiştir. Tahta geçtiğinde, hocasına vezirlik teklif etmişse de o, “Senin kapında hizmet edenler sonunda vezaret makamına ulaşmayı arzular. Eğer kendileri dışında bir kimse vezir olursa sana olan bağlılıkları zayıflar ve saltanatının düzeni bozulur.” diyerek kabul etmemiştir.

Fatih’in ikinci hocası, ilmi yeterliliğini dönemin bütün ilim insanlarının kabul ettiği Molla Hüsrev’dir. Onun da Molla Gürani gibi Fatih’in ilmi seviyesinin yükselmesinde ve ahlaki kişiliğinin oluşmasında önemli bir yeri vardır. Fatih Medreselerinin kurulup gelişmesinde büyük hizmetleri olmuştur. Fatih ona, “Zamanın İmam-ı Azamı” diye hürmet eder ve saygı gösterirdi. Molla Hüsrev de Fatih’i İstanbul’un fethi için cesaretlendirip destekleyen hocalarındandır.

Fatih’in diğer bir hocası da dönemin en saygın âlimlerinden biri olan Hocazâde diye meşhur Muslihiddin Mustafa’dır. Hocazâde, Fatih’in âlimlere gösterdiği yakın ilgiyi duyarak İstanbul’a gelmiş ve kısa zamanda da ilmiyle dikkat çekmiştir. Fatih’in isteğiyle de ona ders vermiştir. Fatih’in Molla Gürani, Molla Hüsrev ve Hocazâde’nin yanı sıra Fahreddin-i Acemi, Hoca Hayrettin gibi dönemin iyi yetişmiş hocaları da vardır. Her birinin Fatih’in yetişmesinde son derece önemli katkıları olmuştur.

Fatih’in yetişmesinde katkısı olan hocaları arasında unutulmaması gereken bir kişi daha vardır ki, o da Akşeyh veya Akşemseddin ismiyle tanınan Şemseddin Muhammed b. Hazma’dır. Akşemseddin tabipliği ve çeşitli ilimlerdeki yetkinliği ile tanınmasının yanı sıra tasavvufi yönüyle de bilinen biridir. 1390 yılında Şam’da dünyaya gelen Akşemseddin, yedi yaşında babasıyla birlikte Anadolu’ya gelerek Amasya’ya yerleşmiştir. İyi bir dini eğitim gören Akşemseddin, tasavvufa olan merakı ve meyli sebebiyle yirmi yaşlarında Hacı Bayram Veli’ye bağlanmış ve onun yanından ayrılmamıştır. Hacı Bayram Veli’nin II. Murad’ı ziyaretlerinde onunla birlikte bulunmuştur. Dolayısıyla çocukluk ve gençlik döneminde Sultan Fatih’le tanışmış, bu tanışma Fatih’in tahta oturuşundan sonra da dostluk ve hocalık ilişkisi olarak devam etmiştir. Fatih Akşemseddin’e olan saygı ve hürmetini, “Bu pire hürmetim ihtiyarsızdır (kendiliğindendir); yanında heyecanlanırım, ellerim titrer; sair (diğer) şeyhlerin ise benim yanıma geldiklerinde elleri titrer.” diyerek ifade etmiştir. Akşemseddin de Fatih’i, İstanbul’un fethine teşvik edenlerin başında gelir. Akşemseddin, yanında yüzlerce müritleriyle İstanbul kuşatması süresince orduyla birlikte olmuş hem Fatih’in hem de ordunun moralinin yüksek tutulmasında yardımcı olmuştur. Fatih, Akşemseddin’in öğütlerinden daima yararlanmıştır.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra da yetişmesinde emeği geçen hocalarından öğrenmeye, fikir ve düşüncelerinden yararlanmaya devam etmiştir. Bunun yanı sıra döneminin en saygın ve ilmi yeterliliğe sahip âlimlerini etrafında toplamaya gayret etmiştir. Örneğin Semerkant’ta doğan ve Uluğ Bey’den dersler alan, Uzun Hasan’ın ısrarı üzerine Tebriz’e yerleşen Ali Kuşçu, Uzun Hasan’ın elçisi olarak Fatih Sultan Mehmet’e gönderildiğinde Fatih, onun ilmine hayran kalmıştır. Fatih, Ali Kuşçu’nun elçilik görevini bitirdikten sonra İstanbul’a gelmesini istemiş, o da bu daveti kabul etmiştir. Tebriz’den yola çıkıp İstanbul’a yaklaştığında kendisini dönemin en üst düzey bilginleri şehrin dışında karşılamıştır. Fatih, Ali Kuşçu’nun yanı sıra Molla Cami başta olmak üzere pek çok Müslüman âlimi İstanbul’a davet etmiştir. Çevresindeki bilim insanlarının illa da Müslüman olmaları gerektiği gibi bir anlayışa da sahip bir lider değildi. Yanında İtalyan ve Rum bilginler başta olmak üzere pek çok gayri Müslim bilgin bulunmaktaydı. İlme ve ilim insanlarına yaklaşımının bir semeresi olarak Roma ve Batı tarihlerini bilmenin yanında daha önce bildiği dillere ilaveten Rumca ve Ermenice de öğrenmiştir. Fatih’in ilme verdiği önemin bir göstergesi de bir yandan Batı kökenli coğrafya, matematik alanındaki bir kısım eserleri tercüme ettirirken diğer yandan Aristotales, Homeros, Hesiodos ve Diogenes Laertios’un kitapları başta olmak üzere çeşitli ilim dallarına ait kitapları İstanbul’a getirterek bir Saray Kütüphanesi kurmasıdır.  

Fatih Sultan Mehmet, hocalarının kendisine kazandırdığı vizyon ile dünya tarihinin unutulmaz liderleri arasındaki yerini almıştır. Onun vizyoner kimliğinde ideal vardır, cesaret vardır, hayal vardır, kararlılık vardır, risk almak vardır. Bütün bunların temelinde de iman ve inanmışlık vardır.

Fatih, idealleri olan bir liderdir. Küçüklüğünden itibaren Molla Gürani ve Akşemseddin olmak üzere hocalarının “Hz. Peygamber’in müjdesine sen layıksın.” yönlendirmeleriyle İstanbul’un fethi, onun için Kızıl Elma olmuştur. Vizyonundaki en önemli motivasyon ise Hz. Peygamber’in müjdesine ulaşmaktır.

Liderlik için vizyon sahibi olmak yeterli değildir, cesaretli olmak ve risk almak da gerekir. Başarının kesin olmadığı durumlarda risk almak için cesaret gerekir, ancak gerçek bir lider bu riski alabilir. Eğer İstanbul’un fethi başarısız olsaydı, Fatih’in liderliği başlamadan bitecekti. Fatih bu cesareti gösterip risk alarak gerçek bir lider olduğunu göstermiştir. Ancak Fatih’in aldığı risk, sonu hesaplanmış bir risktir. Sonu hesaplanamaz risklere giren pek çok lider başarısızlığa uğramıştır. Fatih risk almayı seven, temkinli, risk yönetimi becerisi olan bir liderdir. Bunda geçmiş liderlerin hayatını okumasını önemli bir katkısı vardır. 

Liderlik cesaret ister, ancak cesaret de tek başına yetmez. Lider, cesaret ile adaletin dengesini de kuran kişidir. Fatih, yönetimi süresince din, dil, kültür, ırk ayırt etmeksizin cesaretle adaleti gözetmiş, adaletle hükmetmiştir.

 Lider, hayalleri olan ve bu hayallerini bir amaca yönlendiren kişidir ve hayallerine ulaşmak için amaçlarıyla zamanın ilmini birleştirendir. Fatih de hayalleri olan bir liderdir. Amacına ulaşabilmek için zamanın en üstün teknolojisini kullanarak gemileri karadan yürütmüş, devasa toplar döktürmüş, yıkılamaz denilen surları yıkmıştır. Bir çağı kapatıp yeni bir çağ açması, İstanbul’u fethetmesinden değil fethin birçok sosyolojik kavramı değiştirmesindendir. Fetihten önce Avrupa’da kalelerin ve surların içi, derebeyleri için güvenli alanlardı. Fetihle birlikte bu egemenlik algısı değişmiş ve surların yıkılabilir olduğu görülmüştür. Başka bir ifadeyle “Surların arkasındaki egemen olur.” anlayışının değişmesiyle, Avrupa’da burjuva sınıfı ve krallıklar ortaya çıkmıştır. Fetihle birlikte surların yıkılabilir olduğunun görülmesi, Avrupa’daki Rönesans ve reform hareketlerini başlatmıştır.

Lider amacına ulaşmak için kararlıdır ve ümitvârdır. Fatih de kararlı ve ümitvâr bir liderdir. Örneğin kuşatmanın kırkıncı gününden sonra etrafındaki pek çok kişinin fetihten vazgeçilmesi gerektiğinde ısrar etmesine karşın, o hiçbir şekilde fetih kararlılığından vazgeçmemiş, ümidini yitirmemiştir. Başarı beklentisi ve ümit duygusu bütün kapasitesini sonuna kadar kullanmasını sağlamıştır.

Fatih Sultan Mehmet, vizyonuyla dünya tarihine damga vuran bir liderdir. Vizyonunun temelinde inanç, adanmışlık olan bir liderdir. İnancını ilimle süsleyen, idealleri ve cesareti olan, risk alabilen ve riski yönetebilen bir liderdir. Büyük fotoğrafa ve müjdeye odaklanan, enerjisini doğru kullanan bir liderdir. Fatih, “Diğer padişahlara benzemem.” sözüyle, dünyayı yeniden inşa edecek yüksek bir idealin, mefkurenin padişahı olmak isteyen bir liderdir.

Türk gençlerine kaliteli ve nitelikli bir üniversite eğitimi vererek onları ortak bir anlayış ve bilinçle; kendi kültür ve değerlerini benimsemiş, şahsiyetli, evrensel düşünebilen, sorumluluk sahibi, yirmi birinci yüzyıl becerileriyle donanmış; Türk Dünyası başta olmak üzere dünya bilimine katkı sağlayan ve yeni bir medeniyet tasavvuru hayal eden gençler yetiştirebilme gayret ve çabası içinde olan Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi olarak fethin 571. Yıldönümü idrak ettiğimiz bugün, bu kutlu fethi bize armağan eden Fatih Sultan Mehmet’in şahsında Manas, Oğuz Kağan, Alpaslan, Satuk Buğra Han, Attila, Metehan,  Mustafa Kemal Atatürk gibi nice liderimizin liderlik özellikleriyle geleceğin liderleri olacak gençlerimizi yetiştirmek gayretindeyiz. Bütün amacımız, gençlerimizin çağa damgasını vuracak liderlik özelliklerine sahip gençler olarak yetişmeleridir.

Bu vesileyle, İstanbul’un fethinin mimarı Fatih Sultan Mehmet Han ve şanlı ordusu başta olmak üzere, arkalarında fethe gönül veren tüm ecdadımızı şükranla, minnetle ve rahmetle yâd ediyor; 571 yıl önce İstanbul’un fethiyle dünyayı aydınlatan Türk-İslam ışığının, bugün de aynı güç ve kararlılıkla dünyayı ışıtmaya devam etmesini temenni ediyorum.

 

                                                                                   Prof. Dr. Alpaslan CEYLAN

                                                                       Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Rektörü

    Sosyal medyada paylaşın