DEDE KORKUT


  • 2024-07-25

“Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut Destanı’nı öbür gözüne koysanız yine Dede Korkut ağır basar.”

Prof. Dr. Fuat KÖPRÜLÜ

 

28’incisi düzenlenen Dede Korkut Uluslararası Kültür ve Sanat Şöleni’nde sizlerle birlikte olmaktan büyük onur duyuyorum. Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi rektörü olarak burada bulunmak, Türk dünyasının ortak değerlerini ve kültürel mirasını paylaşmak adına çok önemlidir. Bugün burada, Türk edebiyatının ve kültür tarihinin mihenk taşlarından biri olan Dede Korkut’un önemi ve bizlere verdiği mesajlar üzerine konuşmak istiyorum.

Türk düşünce sisteminde “dede” sözcüğü halk arasında menkıbe kahramanlarına ve din ulularına verilen bir unvandır. Bilgi birikimleri, deneyimleri, söz dağarcıklarının zenginliği, görgüleri ve yol göstericilik yetenekleri ile bulundukları toplum içerisinde bilge kişi olarak kabul edilmişlerdir. Korkut sözcüğü kor/gor kökünden türemiştir. Çok büyük, ulu, heybetli, korku veren demektir. Korumak, korkutmak, koramak (yanmak) gibi sözcüklerin kökü de kordur. Bilge ata Dede Korkut göçebe Türklerin yüceltip kutsallaştırdığı, bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen, kabile teşkilâtını koruyan bir Oğuz büyüğüdür. Hanlar güç durumlarda ona danışırlar; öğütler veren, yol gösteren, içinden çıkılmaz gibi görünen güçlükleri çözen hep O’dur.

Dede Korkut Hikâyeleri, merhum M. Fuat Köprülü’nün ifade ettiği gibi, “Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar.” Gerçekten de Dede Korkut Türk dili, kültürü ve medeniyetine ışık tutan en eski ve en önemli kaynaklardan biridir. Hikâyeler, Oğuz Türklerinin İslamiyet’i kabulünden hemen sonra yaşadıkları olayları anlatır. Her ne kadar 15. Yüzyılda yazıya geçirilmiş olduğu düşünülse de sizlerin de bildiği üzere oluşum aşamasının daha eski zamanlara, Oğuzların Seyhun Irmağı çevresinde yaşadığı dönemlere kadar uzandığı bilinmektedir.

Bu eser, Türk milletinin sözlü kültür ve edebiyat dönemine ayna tutar. Hem nazım hem de nesir parçalar içeren, bazen epik bazen de hikemî bir anlatım tarzına sahip olan hikâyeler, dil ve üslup bakımından oldukça sade ve anlaşılırdır. Bu özellik, eserin halka hitap etme ve İslam diniyle harmanlanmış eski Türk kültürünü öğretme amacını açıkça ortaya koyar. Hikâyelerde anlatılan olaylar, Türk tarihinin derinliklerinden izler taşır ve milletimizin ortak hafızasını oluşturur.

Dede Korkut, sadece bir hikâye anlatıcısı değil, aynı zamanda bir bilge, bir ozan ve bir din âlimidir. Onun hikâyelerinde, İslamiyet öncesi Türk kültürünün şaman, kam ve baksı figürleriyle benzerlikler görülse de İslam dininin ahlaki kurallarını öğütleyen bir karakter olarak karşımıza çıkar. Bu yönüyle, Kırgız ve Kazak kültüründe “bahşı” denilen saz ustalarının atası sayılır. Hikâyelerin içinde yer alan lirik ve epik şiirler, Türk edebiyatının zenginliğini ve derinliğini gözler önüne serer.

Dede Korkut Hikâyeleri, Türk milletinin sosyal ve kültürel hayatını yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda önemli mesajlar da verir. Sadakat, merhamet, sevgi, vefa, ikiyüzlülük, azim, kararlılık, sabır, dürüstlük, ihanet ve şefkat gibi kavramlar, hikâyelerde işlenmiş ve bizlere dersler sunmuştur. Oğuz toplumunda aile, sağlam temeller üzerine kuruludur. Hikayelerde, eşler arasındaki sevgi ve saygı, çocuklara verilen değer, toplumsal dayanışma ve ahlaki değerler ön plana çıkar.

Hikâyelerde geçen kahramanlık ve yiğitlik temaları da dikkat çekicidir. Hikâyelerde anlatılan kahramanlar, sadece fiziksel güçleriyle değil, aynı zamanda ahlaki değerleriyle de örnek teşkil ederler. Bu kahramanlar, zorluklar karşısında yılmadan mücadele eder, adaleti savunur ve toplumun refahı için çalışırlar. Bu yönüyle, Dede Korkut'un hikâyeleri, genç nesillere ilham kaynağı olabilir ve onlara doğru değerler ve davranışlar konusunda rehberlik edebilir.

Dede Korkut’un hikâyelerinde geçen olaylar ve karakterler, Türk milletinin geçmişteki yaşam tarzını ve değerlerini günümüze taşır. Bu hikâyeler, bize, atalarımızın zorluklarla nasıl başa çıktığını, toplumsal değerlerini nasıl koruduğunu ve gelecek nesillere nasıl aktardığını öğretir. Bu bağlamda, Dede Korkut, sadece bir edebi eser değil, aynı zamanda bir kültürel miras ve değerler hazinesidir.

Dede Korkut Hikâyelerinin en önemli özelliklerinden biri de Türk dilinin zenginliğini ve ifade gücünü göstermesidir. Hikâyelerde kullanılan dil, Türkçenin güzelliklerini ve inceliklerini ortaya koyar. Bu durum, Dede Korkut’un, Türk dilinin gelişimine ve zenginleşmesine büyük katkı sağladığını gösterir. Bugün, bu hikâyeler aracılığıyla, dilimizin kökenlerini ve gelişimini daha iyi anlayabilir ve dilimize sahip çıkabiliriz.

Bugün burada, Dede Korkut’tan bize kalan bu değerli mirası anmak ve paylaşmak için toplandık. Onun hikâyelerinde yer alan öğütler, sadece geçmişe değil, bugüne ve geleceğe de ışık tutar. Bizler, bu mirası koruyarak ve yeni nesillere aktararak, Türk dünyasının birliğini ve beraberliğini pekiştirebiliriz.

Bu hikâyeler aynı zamanda Türk kültürünün zenginliğini ve çeşitliliğini de gözler önüne serer. Hikâyelerde, farklı coğrafyalarda yaşayan Türk boylarının ortak değerleri ve kültürel unsurları yer alır. Bu durum, Türk dünyasının geniş bir coğrafyaya yayılmış olsa da ortak bir kültürel mirasa sahip olduğunu gösterir. Bu miras, bizi birbirimize bağlayan güçlü bir bağdır ve bu bağı korumak ve güçlendirmek hepimizin görevidir.

Dede Korkut’un hikâyelerinde vurgulanan birlik, beraberlik ve dayanışma mesajlarını hatırlatarak, Türk dünyasının bu değerler etrafında daha da kenetlenmesini diliyorum. Bu şölenin, Türk kültürünün ve sanatının tanıtılmasına, genç nesillere aktarılmasına ve dünya genelinde daha fazla tanınmasına vesile olmasını temenni ediyorum.

Sözlerime Dedem Korkut’un sesiyle son vermek istiyorum:

“Allah Allah demeyince işler düzelmez, kadir Tanrı vermeyince er zenginleşmez. Ezelden yazılmasa kul başına kaza gelmez, ecel vakti ermeyince kimse ölmez. Ölen adam dirilmez, çıkan can geri gelmez. Bir yiğidin kara dağ yumrusunca malı olsa yığar, toplar, talep eyler, nasibinden fazlasını yiyemez. Gürüldeyip sular taşsa deniz dolmaz. Kibirlilik eyleyeni Tanrı sevmez, gönlünü yüce tutan erde devlet olmaz. El oğlunu beslemekle oğul olmaz, büyüyünce bırakır gider, gördüm demez. Kül tepecik olmaz, güveyi oğul olmaz. Kara eşek başına gem vursan katır olmaz, hizmetçiye elbise giydirsen hanım olmaz. Lapa lapa karlar yağsa yaza kalmaz, yapağılı yeşil çimen güze kalmaz. Eski pamuk bez olmaz, eski düşman dost olmaz. Kara koç ata kıymayınca yol alınmaz, kara çelik Öz kılıcı çalmayınca hasım dönmez, er malına kıymayınca adı çıkmaz. Kız anadan görmeyince öğüt almaz, oğul babadan görmeyince sofra çekmez. Oğul babanın yerine yetişenidir, iki gözünün biridir. Devletli oğul olsa ocağının korudur. Oğul da neylesin baba ölüp mal kalmasa.

Baba malından ne fayda başta devlet olmasa. Devletsiz şerrinden Allah saklasın hanım sizi!”

Bu güzel şölenin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, şölenin başarılı ve verimli geçmesini diliyorum.

Dedem Korkut’un duası üzerinize olsun.

                                             

 

   Prof. Dr. Alpaslan CEYLAN

                                    Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Rektörü

    Sosyal medyada paylaşın