Fetihten Geleceğe: İlim, İdeal ve Medeniyet İnşası


  • 2025-05-30

Prof. Dr. Alpaslan CEYLAN

KTMÜ Rektörü

“Biz toprakları değil, gönülleri fethetmeye geldik.”
Fatih Sultan Mehmet Han

Bugün, insanlık tarihine yön vermiş en büyük hadiselerden birinin, İstanbul’un Fethinin 572. yıl dönümünü hep birlikte kutluyoruz. Bu vesileyle, başta Fatih Sultan Mehmet Han olmak üzere, bu zaferin mimarı olan tüm ecdadımızı rahmet, minnet ve iftiharla anıyorum.

29 Mayıs 1453 yalnızca bir şehrin alınışı değildir; bu tarih, bir çağın kapanıp başka bir çağın açıldığı, siyasî olduğu kadar entelektüel bir devrimin de başladığı gündür. Bu fetih, Türk tarihinin olduğu kadar dünya tarihinin de seyrini değiştirmiştir. İstanbul’un alınışıyla birlikte yalnız surlar değil, kalıplaşmış anlayışlar da yıkılmış; yeni bir medeniyet perspektifi inşa edilmiştir.

Bu büyük fethin ardındaki isim, kuşkusuz Fatih Sultan Mehmet Han’dır. Onun liderliği, sadece askerî dehasıyla değil; derin bir bilim anlayışı, yüksek bir ahlak, güçlü bir vizyon ve sarsılmaz bir inançla şekillenmiştir. Daha genç yaşlarında, Molla Gürani, Molla Hüsrev, Hocazâde ve Akşemseddin gibi dönemin en seçkin âlimlerinden dersler alarak yetişen Fatih, “savaşla fetheden”, ama “ilmiyle hükmeden” bir lider olarak tarihe geçmiştir.

Akşemseddin’in, sadece bir mutasavvıf değil, aynı zamanda tıp ve tabiat bilimlerinde derin bilgi sahibi bir bilim insanı olduğunu hatırlatmak gerekir. Fatih’in ona duyduğu saygı, yalnızca manevî değil, entelektüel bir takdirin de ifadesidir. Nitekim Fatih, bir sohbet sırasında şöyle demiştir: “Bu şeyhe hürmetim kendiliğindendir; onun yanında ellerim titrer.” Bu ifade, Fatih’in bilim ve hikmet karşısındaki içten saygısını ortaya koyar.

Fatih’in entelektüel kişiliğine dair dikkat çekici bir örnek de Ali Kuşçu ile yaşadığı bir olaydır. Tebriz'den elçi olarak gelen Ali Kuşçu'nun bilgisine hayran kalan Fatih, elçilik görevini tamamlamasının ardından onu İstanbul'a davet eder. Kuşçu, İstanbul’a geldiğinde, onu karşılamak için kentin dışına kadar çıkan âlimler, İstanbul’un artık yalnızca siyasî değil, aynı zamanda ilmin ve düşüncenin de başkenti haline geldiğini ilan eder gibidir.

Fatih, yalnızca Müslüman bilginleri değil, Batı dünyasının fikir ve ilim temsilcilerini de sarayında ağırlamış; Aristoteles, Homeros gibi klasik metinleri tercüme ettirmiş, matematik ve coğrafya eserlerini İstanbul’a getirterek bir Saray Kütüphanesi kurdurmuştur. Rumca ve Ermenice öğrenerek sadece askerî değil, kültürel sınırları da aşmaya çalışmıştır. Bu yönüyle o, çok dilli, çok kültürlü, çok katmanlı bir liderlik anlayışının öncüsüdür.

Ancak Fatih’in büyüklüğü yalnızca bilgisiyle değil, ahlakı ve adalet duygusuyla da sabittir. Fetihten sonra İstanbul halkına “mülkünüz, canınız, ibadethaneleriniz teminat altındadır” demesi, din, dil ve ırk ayrımı yapmaksızın hükmetmesinin göstergesidir. Ayasofya'nın fetihten sonraki ilk namazında, secdeye kapanırken “Ya Rabbi, beni kibirden koru” diye dua ettiği rivayeti, onun iç dünyasındaki inceliği ve sorumluluk bilincini yansıtır.

Fatih, hayalleri olan bir liderdi. Onun hayali, yalnız bir başkenti almak değil, Hz. Peygamber’in müjdesine nail olmak ve bu müjdeyle medeniyet inşa edebilmekti. Bu nedenle sadece askerî seferlerle değil; ilmiyle, vizyonuyla, kararlılığıyla, dirayetiyle çağı değiştirmiştir. İstanbul’un fethi, yalnız askerî değil, sosyolojik ve zihinsel bir dönüşüm yaratmıştır. “Surların ardı egemenliktir” anlayışı çökmüş; Avrupa’da merkeziyetçi yapılar güç kazanmış, bu kırılma, Rönesans ve reform hareketlerini doğuran zemini hazırlamıştır.

Fetih, yalnızca geçmişin bir hatırası değil, geleceğin bir pusulasıdır. Bugün bizler, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi olarak, bu pusulayı takip eden bir bilinçle hareket ediyoruz. Üniversitemizin hedefi, Fatih gibi çağ açacak gençler yetiştirebilmektir. Çünkü biz inanıyoruz ki, fetih sadece bir toprak kazanımı değil, aynı zamanda zihniyet ve medeniyet inşasıdır.

Bu inançla, öğrencilerimize yalnızca bilgi değil; ideal, karakter, cesaret ve adalet anlayışı kazandırmak için çalışıyoruz. Tarihte olduğu gibi bugün de zaferin yolu, ilim, birlik, cesaret ve vizyondan geçmektedir. Fatih Sultan Mehmet, surların ardında saklanan bir dünyayı ilimle, hikmetle ve imanla aşmıştır. Bugünün gençleri de çağımızın görünmez surlarını — cehaleti, bencilliği, adaletsizliği — ancak aynı inanç, azim ve yüksek bilinçle aşabilirler.

Fatih’in fethettiği İstanbul, yalnız bir coğrafya değil; bir medeniyet tasavvurunun kalbidir. Bugün biz de Manas Üniversitesi olarak, Türk Dünyası’nın farklı köşelerinden gelen gençleri aynı bilinç etrafında birleştiren, onları ortak bir ruhla buluşturan, kültürel köklerinden güç alarak evrensel değerlere katkı sunan bireyler olarak yetiştirme gayesindeyiz.

Burada verdiğimiz eğitim, sadece bireysel başarıya değil; medeniyet bilincine, tarihî sorumluluğa ve kültürel sürekliliğe odaklanmaktadır. Manas Üniversitesi, tıpkı Fatih’in İstanbul’da kurduğu ilim ve irfan merkezi gibi, Bişkek’te bir ilim otağı, bir değer mektebi ve bir gelecek atölyesi olma iddiasındadır. Bu çatı altında yetişen her bir öğrenci, ilmin aydınlığında geleceğe yürüyen birer çağ temsilcisi, birer değer taşıyıcısıdır.

“Çağ açanların izinde yürüyenler, sadece tarih yazmaz; geleceği de inşa eder.”

Sözlerimi tamamlarken, bu eşsiz zaferin mimarı Fatih Sultan Mehmet Han ve onunla birlikte bu kutlu mücadelede yer alan tüm ecdadımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Rabbim bizleri ecdadımıza layık bir ümmet ve millet kılsın. Fethin 572. yılı, hepimize yeniden ilham ve diriliş ruhu getirsin.

Kutlu fethin 572. yılı kutlu olsun.

    Sosyal medyada paylaşın