(Prof. Dr. Alpaslan Ceylan’ın Semerkant’ta, Ramazan münasebetiyle TRT AVAZ “TÜRKİSTAN’DA SÖZÜN ÖZÜ” programında yaptığı konuşma Metni)
Türk Dünyası
Günümüzde Türk Dünyası, Avrupa’dan Asya’nın içlerine, Orta Doğu’dan Sibirya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsar. Türk Dünyası kavramı, sadece bir coğrafi terim değil, aynı zamanda ortak dil, kültür, tarih, gelenek ve milli kimlik ekseninde şekillenen bir medeniyet birlikteliğini de ifade eder.
Dünya tarihinde eşsiz bir yeri ve önemi bulunan Türk dünyası hem coğrafi hem siyasi hem de sosyo-kültürel bağlamlarda her daim ön saflarda yer almış Türk haklarının oluşturduğu medeniyet dairesidir. Türklüğün temel ülküsü olan “İleri, ileri ve daha ileri!” şiarı bir zihinsel gelişimin de zeminini teşkil etmiştir. Türkler hareket kabiliyeti yüksek bir millet olması hasebiyle de çalışmayı, yeni yerler keşfetmeyi, yeni bilgiler öğrenmeyi bir hayat tarzı olarak görmüşlerdir. Hem bu zihinsel yapı hem de yaşam tarzı Türklerin eğitim ve öğretim süreçlerinde öne çıkmasını sağlamıştır. Moğol steplerinden Tarım havzasına ve oradan başta Türkistan’ın ortası olmak üzere Anadolu, Avrupa gibi batının en uçlarına kadar eğitim, bilim ve adalet sancağını taşımayı ülkü edinmiş olan Türk milletinin modern zamanlara ışık tutan aydınlık geçmişi, bilim meşalesinin alevinin hiçbir zaman sönmeyeceğinin bir kanıtıdır. Bu itibarla bugün 7 bağımsız devlet ve 15’in üzerinde özerk veya otonom devletle temsil edilen Türk milletinin dünya medeniyetine geçmişte olduğu gibi bugün de en büyük katkıyı sağlayacağından kimsenin şüphesi yoktur. Halihazırda Türk dünyasının her tarafında birer fidan gibi yetişen, yetiştirilen ve kendi sorumluluğunun bilinciyle hareket eden Türk genci bu meşalenin alevi sönmesin diye kendi ateşlerini vermektedirler. Tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de aydın fikirli, birlik şuurunun nadide örneklerini meydana getiren Türk gençleri uzak coğrafyalardaki kardeşleriyle yeniden bir araya gelme ve “büyük ve müebbet olanı” yeniden tesis etme azim ve gayreti içerisindedirler.
Türklerin eğitime katkıları
Türk dünyası geçleri birçok açıdan şanslı oldukları gibi atalarının miras bıraktığı büyük bir ilim geleneğine sahip olmaları sebebiyle de ayrıca şanslıdırlar ve kendilerine daha çok güvenmektedirler. Bu büyük ilim mirasını bırakanların isimleri bir programda anlatılamayacak kadar çok ve muhtevaları yazıya, söze aktarılamayacak kadar derindir. Bu sebeple en azından içlerinden bazılarının adını anıp, hayırla yad etmek bugünün anlam ve önemini daha da perçinleyecektir.
Mantık, felsefe, müzik ve tıp alanlarında önemli çalışmalar yapmış olan, adını bilim tarihine altın harflerle yazdırmış bulunan Farabi 872-950 yılları arasında Türkistan coğrafyasında doğmuş, büyümüş ve yetişmiş büyük bir alimdir. "İkinci Öğretmen" unvanıyla anılan Farabi, ideal toplum ve eğitim anlayışı üzerine yazdığı eserleriyle bilim ve felsefe dünyasında kalıcı bir miras bırakmıştır.
1394-1449 yılları arasında bugünkü Özbekistan’da doğup yetişmiş olan büyük gökbilimci Uluğ Bey aynı zamanda matematik alanında da çağının çok ötesinde araştırmalar yapmıştır.
Özbekistan coğrafyasında yetişmiş diğer büyük alim Ali Kuşçu da 1403-1474 yılları arasında yaşamış ve hem Türkistan coğrafyasında hem de Osmanlı sarayında bilime büyük hizmetler sunmuştur.
Özellikle Özbekistan coğrafyası ve Semerkant, Buhara gibi şehirler Türk İslam bilim ve kültür alanına oldukça büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Bunun dışında Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, Ahmet Yesevi ve Ali Şir Nevaî gibi birçok âlim de toplum, dil ve kültür alanlarında bilime ve Türk kültürüne hizmet etmişlerdir.
19. yüzyılda Mahmud Hoca Behbudi (1875-1919), Münevver Kârî Abdürraşidhanoğlu (1878-1931), Abdullah Avlanî (1878–1934), Sıraciddin Sıdki (1884-1934), Abdurrauf Fıtrat (1886–1938) ve Abdülhamit Çolpan gibi ceditçi aydınlar da başta Özbekistan olmak üzere Türkistan’da yenileşmenin öncüsü olmuş, yaptıkları bilimsel ve sosyal faaliyetlerle de Türk- İslam dünyasının aydınlanması yolunda canları pahasına mücadele vermişlerdir.
Türk dünyasında yetişen din âlimleri de İslamî ilimlerin gelişimine büyük katkılarda bulunmuşlardır. Kelam, fıkıh, tefsir, hadis ve tasavvuf alanlarında yazdıkları eserler ile sadece Türk-İslam dünyasına değil, tüm İslam medeniyetine yön vermişlerdir. Mâtürîdî ve Ahmed Yesevî gibi isimler, bugün hâlâ İslam düşüncesinin temel taşlarını oluşturan isimler arasında yer almaktadır.
Eğitimde yeni dönem
Yeni girilen dönemde elbette bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri, eğitim, kültür askerî, iktisadî, siyasî, çevre, din, sosyal ve toplumsal meselelerle karşı karşıya kalmışlardır. Bütün zorluklara rağmen, Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, İşte Birlik” düsturundan hareketle başlangıçta yavaş da ilerlese de ortak paydada hareket etmeye başladılar. Bu bağlamda birlik şuurunun oluşmasında özellikle eğitim ön plana alınmış ve bu alanda neler yapılabileceği araştırılmaya başlanmıştır. Bugün gelinen noktada başta eğitim olmak üzere pek çok alanda önemli ilerlemeler gerçekleşmiştir.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Türk dünyasındaki eğitim alanındaki çabaların en önemli kurumlarından biridir. Üniversitemiz, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın ifadeleriyle “Kırgızistan başta olmak üzere Orta Asya’daki kardeş ülkelerin ve toplulukların gelişmelerine destek vermek ve ecdadın tarihteki başarılarından ilham alarak medeniyetin yeniden yükselişine katkı vermek” amacıyla iki kardeş ülkenin kurdukları seçkin bir Üniversitedir.
Eserleriyle tüm insanlığa dokunabilmiş, bu yönüyle de dünyaca ün kazanmış büyük yazarımız Cengiz Aytmatov, sağlığında, kültür danışmanlığını yaptığı Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitemize de büyük faydalar sağlamıştır. Aytmatov, üniversitemizi ziyaretlerinden birinde yaptığı konuşmada, ‘‘Kim derdi ki hiçbir şeyin bulunmadığı bomboş araziye Kırgız-Türk üniversitesinin inşa edileceğini, binaların yapılacağını, binlerce gencimizin burada dünya seviyesinde bilim ve eğitim alacağını kim bilebilirdi… Bu üniversitenin 21. yüzyıla manevi ve ilmi alanda katkı sağlayacağını… Bu, tarihin bize verdiği bir şanstır.’’ demiştir.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, başta Türkiye-Kırgızistan ilişkileri olmak üzere Türk dünyasının önemli bir köprüsüdür. Üniversitemiz, eğitim ve kültür alanlarında iş birliğini desteklemekte ve Türk dünyasının gençlerini bir araya getirerek ortak bir gelecek vizyonu oluşturmaktadır. Özellikle dil, tarih, edebiyat, teknoloji gibi alanlarda yapılan faaliyetler, Türk dünyasının birlik ve beraberliğini güçlendirerek ortak bir kimlik oluşumuna katkı sağlamaktadır.
Günümüzde, Türk dünyasında eğitim alanında önemli bir merkez olarak faaliyet gösteren Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Türk dünyasının ortak bilimsel ve kültürel mirasını geliştirme noktasında kritik bir rol üstlenmektedir. Üniversitemiz, Türk dünyasından gelen öğrencilere kaliteli bir eğitimi ücretsiz olarak sunarak, Türk devletleri arasındaki akademik işbirliğini güçlendirmektedir.
Uluslararası üstün başarılar
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, kendisine inananları haklı çıkardı, Türk halklarının yüz akı oldu, yüzleri güldürdü, Türkistan coğrafyasının birbirinden değerli gençlerini en iyi şekilde profesyonel hayata hazırlayan güzide bir eğitim-öğretim kurumu, Türk halklarını buluşturan ortak bir çatı haline geldi. Son yıllardaki inanılmaz başarılarıyla da itibarı yüksek uluslararası değerlendirme kuruluşlarının listelerinde en üst sıralarda yer almaya başladı.
Bugün Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi denince;
ve uluslararasılaşmadaki bu büyük başarılarıyla Kırgızistan’ı, yükseköğretimde ilk kez dünya platformuna taşıyan itibarı yüksek güzide bir kurum akla gelmektedir.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde amaç, sadece yükseköğretim vermek değildir. Üniversite bütün imkânlarıyla faaliyet gösterdiği Kırgızistan başta olmak üzere tüm Türk Dünyası’na sosyal fayda sağlamaya da odaklanmıştır. Bu nedenle üniversitenin sloganı ‘‘Bir üniversiteden ötesi…’’ olarak belirlenmiştir.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Sayın Sadır Caparov’un gözbebeğidir. Cumhurbaşkanlarımızın büyük değer verdikleri, yakından ilgilendikleri Manas Üniversitesi, iki Devletin sağladığı geniş imkânlar, Türk Dünyası’nın kendisine olan güveni karşısında duyduğu büyük bir sorumluluk duygusuyla bir dünya markası hedefine doğru hızla koşmaktadır.
Manaslı olmanın ayrıcalıkları
Manas Üniversiteli olmak bir ayrıcalıktır. Manaslı öğrencilere sunulan sayısız imkânın bazıları şöyledir:
Her gün insan kalabilmek
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nin öğrencileri ahlâklı, disiplinli, çalışkan, dürüst olmaları ile de bilinmektedirler. Üniversitenin insan yetiştirme anlayışına göre Manaslılar, Cengiz Aytmatov’un vurguladığı gibi her gün insan olmayı başarabilmelidirler. Manas Üniversitesi, öğrencilerinin, insan olmanın gerektirdiği erdemli nitelikleri haiz örnek birer birey olması için de çalışmaktadır.
Gelenekten evrensele ulaşma
Manas üniversitesinin anlayışına göre Manaslılık, lisans ve lisansüstü öğrenim süresiyle sınırlı kalmaz, ömür boyu sürer. Manaslılık; Manas Ata’nın ve insanlığa huzur getiren nice medeniyetler kurmuş olan ecdadın izinden gitmek, mankurtlaşmamaktır. Köklerinden kopmadan, modern dünyanın gerektirdiği her türlü nitelikle donanarak mezun olan Manaslılar, üniversitelerinin adını dünyanın her yerinde zirveye taşıyan, kendileriyle gurur duyulan, parmakla gösterilen bireylerdir.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nin kapıları hayatta amacı olan; başarıya odaklanan; kendilerine, ailelerine, vatanlarına, milletlerine faydalı olmayı şiar edinen; Türk Dünyası’nın geleceğinin yüksek mimarları ve liderleri olmayı hedef olarak belirlemiş erdemli tüm üniversite adaylarına ardına kadar açıktır.
Manas ailesi olarak bizim de biricik gayemiz, Türk dünyasının uyanışına katkı sağlayarak “Dilde, Fikirde, İşte Birlik”i sağlamaktır. Hedefimiz, 21. yüzyılı Türk Yüzyılına dönüştürmektir. Bu hedef uğruna “gece uyumadan gündüz oturmadan” mücadele etmeye devam edeceğiz. İnanıyorum ki bütün Türk yurtları bu hedef doğrultusunda mücadele eder ve Gaspıralı’nın şiarını ilke edinirse Türk milletini aydın ve müreffeh yarınlar beklemektedir.
Bu yolda, akademik işbirliğini artırarak, ortak bir eğitim vizyonu oluşturarak ilerlemeliyiz. Semerkand, Buhara gibi tarih boyunca ilmin merkezi olmuş şehirlerin mirasını yaşatmak ve Manas Üniversitesi gibi çağdaş eğitim kurumlarını güçlendirmek, Türk dünyasının bilimsel geleceğini şekillendirmek adına büyük bir sorumluluktur.