HAKKIDIR, HAKK’A TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLÂL!


  • 2024-03-12

12 MART İSTİKLÂL MARŞI’NIN KABULÜ VE MEHMET ÂKİF ERSOY’U ANMA GÜNÜ

 

“Allah, bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın.”

Mehmet Âkif ERSOY

Bugün, 12 Mart 1921’de İstiklâl Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde millî marş olarak kabulünün 103. yıldönümünü kutlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. İstiklâl ve hürriyet yolunun en önemli adımlarından biri olan, her bir kelimesi ile istiklâl, hürriyet, bayrak, vatan ve milleti en güçlü şekilde, en derinden ve gönülden hissettiren, milli duyguyu ve milli heyecanı en üst seviyede yaşatan, birbiri ile olağanüstü uyumlu 10 kıta ve 41 mısradan oluşan İstiklâl Marşımız, tam 103 yıl önce millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy tarafından yazılmıştır.

İstiklâl Marşımız, Türk millî ruhunun ortak heyecanının, ortak iradesinin, ortak hassasiyetinin bir ürünüdür. Türk’ün istiklâl ve istikbâl mücadelesinin özeti; kahramanlığının, azminin, inancının ve kararlılığının bir beyannamesidir. Türk’ün vatan savunmasının ve bağımsızlığının tarihi bir vesikası, mührü ve timsalidir. Türk milletinin ortak mutabakat metnidir. Bizi millet yapan ana bileşenlerimizden, millî değerlerimizdendir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk Vatanının tapusudur. İstiklâl Marşımız, Türk milletinin zihnine kazınan bir destandır.

30 Ekim 1918’de, Mondros Mütarekesiyle Türk’ün vatanı, fiilen işgal edildi. Bütün şartların Türk milletinin aleyhine geliştiği bir ortamda Mustafa Kemal Paşa, “Ya istiklâl ya ölüm!” ilkesiyle Türk milletini örgütleyerek Türk’ün tarihten silinemeyeceğini, bağımsızlığının ve hürriyetinin elinden alınamayacağını gösterdiği tarihin ender gördüğü büyük destansı mücadeleyi başlatarak önderlik yaptı. Mehmet Âkif, Atatürk’ün önderliğindeki bağımsızlık mücadelesine destek verenlerden biriydi. Âkif, “Halkın bizim tarafımızdan aydınlatılmaya ihtiyacı varmış, kalkın gidiyoruz, burada durmak zamanı değil” diyerek İstanbul’dan ayrılarak Anadolu’da yapılan millî mücadeleye katıldı. Anadolu’yu karış karış dolaşarak vaazlarıyla, konuşmalarıyla Anadolu halkını istiklâl ve istikbâline sahip çıkması konusunda uyardı. Millî mücadelenin verildiği böyle bir dönemde, tüm imkânsızlıklara rağmen tek yürek olmuş milletimizi gönülden birbirine bağlı tutacak ve coşturacak, aynı zamanda ebediyete kadar vatanın kutsallığını hatırlatacak millî duygu ve millî şuurun oluşturulmasında, millî bir marşa da ihtiyaç olduğu görüldü. Bunun için Millî Eğitim Bakanlığı (Maârif Vekâleti) tarafından 500 lira para ödüllü bir yarışma düzenlendi. Yarışmaya 724 şiir geldi. Fakat hiçbiri milli heyecanı uyandıracak, milli şuuru oluşturacak nitelikte değerlendirilmedi. Herkes böyle bir şiiri ancak Mehmet Âkif'in yazabileceğini, fakat işin içinde para olduğu için yazmadığını biliyordu. Mehmet Âkif, Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’in kendisine yazdığı 5 Şubat 1921 tarihli davet mektubu ve yakın arkadaşlarının ısrarı sonucu, fikrini değiştirerek ödülü almamak şartıyla yarışmaya katılmayı kabul etti. Halbuki o sırada Mehmet Âkif'in, Burdur milletvekili olduğu halde, bir paltosu dahi yoktu. Çok soğuklarda arkadaşı, çok yakın dostu ve meslektaşı, Dr. Şefik Kolaylı’nın paltosunu ödünç alıyordu. Mehmet Âkif, İstiklal Marşını tam bir vecd halinde, adeta dünya ile ilişiğini kesmiş bir halde yazdı. Hatta “Âkif bir gece aniden uyanmış, aradığı kâğıdı bulamayınca da kurşun kalemiyle yer yatağının sağındaki duvara marşın:

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.”

kıtasını adeta kazımıştı. Böyle bir adanmışlıkla yıllardır zihninde taşıdığı şiiri, yaklaşık iki günde kendisine has üslupla, toprak uğruna, vatan uğruna, bayrak uğruna, hürriyet uğruna, istiklâl uğruna dökülecek şehit kanlarının kutsallığını ve ulviliğini, yine Türk askerinin kahramanlığını vurgulayan olağanüstü kelimelerle yazmıştır.

Eğitim Bakını Hamdullah Suphi Bey, Âkif'in şiirinin önce cephede asker arasında okunmasına karar verdi. Batı Cephesi Komutanlığına gönderilen şiir, askerin beğenisini kazandı. Takvimler 1 Mart 1921’i gösterdiğinde Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarihi günlerinden birini yaşıyordu. Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, Meclis kürsüsünde Mehmet Âkif’in şiirini okumaya başladı:

“Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl…

Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!”…

Hamdullah Suphi, şiiri okumasını tamamladığında, Mecliste alkış tufanı koptu. Büyük bir coşku yaratan şiir, dört defa ayakta dinlendi. Mehmet Âkif ise mahcup olarak kimseye bir şey söylemeden alkış tufanı sırasında meclisten ayrıldı. 12 Mart 1921’e gelindiğinde yapılan oylamayla Âkif’in yazmış olduğu şiir, “Millî Marş”ımız olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildi. Âkif, kazandığı 500 liralık ödülü ise yoksul kadınlara ve çocuklarımıza meslek öğreten ve cepheye elbise diken Darülmesai vakfına bağışladı. İşte Milli Şair böyle, yüksek insani duyguları taşımakla olunuyor!

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün millî marşla ilgili değerlendirmesi şöyledir: “Bu marş bizim inkılâbımızı anlatır. İnkılâbımızın ruhunu anlatır. Bunu ne unutmak ne de unutturmak lazımdır. İstiklâl Marşı’nda İstiklâl davamızı anlatması bakımından büyük bir manası olan mısralar vardır. Benim en beğendiğim yeri de burasıdır: “Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır; Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!” Benim bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır. Hürriyet ve istiklâl aşkı bu milletin ruhudur. İstiklâl Marşı’nın bu pasajı asırlar boyunca söylenmeli ve bütün yâr ve ağyâr (dost düşman herkes) anlamalıdır ki Türk’ün her şeyi hatta en mahrem hisleri bile tehlikeye girebilir, fakat hürriyeti asla. Bu pasajı her vakit tekrar ettirmek bunun için lazımdır. Bu demektir ki efendiler: Türk’ün hürriyetine dokunulamaz.!”  

Yıllar sonra Millî Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’a hasta yatağında, İstiklâl Marşımızla ilgili ileride değiştirilip, değiştirilemeyeceği hakkında düşünceleri sorulunca, ani bir hareketle yatağından doğrulup, o günkü heyecanı tekrar yaşayarak düşüncelerini şöyle ifade etmiştir: “İstiklâl Marşı... O günler ne samimi ne heyecanlı günlerdi. O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Bin bir fecâyii (felaket, bela, musibet) karşısında bunalan ruhların, ıztıraplar içinde halas (kurtuluş) dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir, bir daha yazılamaz... Onu kimse yazamaz... Onu ben de yazamam... Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir, artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur. Allah, bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın.”

Mehmet Âkif, “İstiklâl Marşını niçin Safahat’a koymadınız?” şeklindeki soruya, “Üstat, O’nu millete hediye ettim; o, artık milletindir. Benimle alakası kesilmiştir. Zaten o, milletin eseri, milletin malıdır. Ben yalnız gördüğümü yazdım.” ifadeleriyle cevap vermiştir.

Mehmet Âkif, İstiklâl Marşımızda millî mücadelede çektiğimiz sıkıntıları, milletin yaptığı fedakârlıkları, bağımsızlık, hürriyet, vatan, millet için canlarını feda eden şehitlerimizi en güzel şekilde dile getirerek milletimizin sesi olmuştur. Ayrıca millî marşımızda milletin zulüm, haksızlık ve işgale karşı haykırışını cesaret ve kararlılıkla bütünleştirerek Türk gencine bir ufuk çizmiştir. Mehmet Âkif, Millî Marşımıza, “Korkma!” diye başlayarak milletimize zorluklara teslim olmaması için umut vermiştir. Bu umut, her gün yeniden doğmakta ve yeniden yeşermektedir. Türk milleti bu ruhla her zaman bağımsızlığına, istikbâline, vatanına, milletine sahip çıkacak ve ilerleyecektir. İstiklâl Marşımız 103 yıl önce yazılmış olsa da tarihimiz kadar eski, geleceğimize ışık tutup yön verecek kadar yenidir.

Her dizesi anlam dolu olan, her okuduğumuzda göğsümüzü kabartan, bizlere coşku veren İstiklâl Marşımızı, gençlerimize en iyi şekilde anlatmak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Ortak sesimiz olan İstiklâl Marşımızın şuuruyla yetiştirdiğimiz gençlerimiz ülkemizin gururu, övünç kaynağı olacaktır. İstiklâl Marşımızdan aldığımız güç, birlik ve beraberliğimizi güçlendirecek, bağımsızlığımızın sönmeyen ateşi olacaktır.

Bu vesileyle İstiklâl Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından millî marş olarak kabul edilişinin 103. yıldönümünü kutluyor; Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Millî Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’u, istiklâl mücadelemizin tüm kahramanlarını rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Mekânları cennet olsun.

 

                                                                                   Prof. Dr. Alpaslan CEYLAN

                                                                       Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Rektörü

 

    Sosyal medyada paylaşın