NEVRUZ BAYRAMI VESİLESİYLE


  • 2024-03-20

Dört yüz yıl beklerken yurdun gizinde

Umutlar büyüttük ülkü dizinde

Gök yeleli bir börünün izinde

Nevruz; demir dağdan çıkış demektir

 

Kazak, Kırgız, Tatar, Azer el ele

Türkmen, Özbek, Uygur, dindaşım ile

Tuna’dan Altay’a, Kırım’dan Nil’e

Nevruz; sökülmeyen dikiş demektir

(Kenan ÇARBOĞA)

 

Kültür, milleti bir arada tutan, ortak duygu ve düşünceler bütünü, geçmişten geleceğe uzanan manevi bir köprüdür. Kültür, nesilden nesile aktarılan değerler silsilesi, bir milleti başkalarından ayıran en belirgin emaredir. Kültür, bir milletin yaşam tarzı, dün, bugün ve yarın perspektifinden dünyayı anlama ve anlamlandırma biçimidir. Kültürün en önemli unsurlarından birisi de hiç şüphesiz bayramlarıdır. Türkler, tarihten bugüne bazı özel günleri dinî ve millî bayram olarak kabul etmiş ve bu bayramları asırlarca kendine özgü bir üslupla en güzel şekilde kutlaya gelmiştir.

Hemen bütün milletlerin kültüründe yeni yıl törenleri yaşama biçimlerine, coğrafyalarına, ekonomik ve inanç yapılarına uygun koşullarda uygun zamanlarda çeşitli pratiklerle bayram olarak kutlanır. İşte Nevruz da Türk dünyasında yeni yıl vesilesiyle kutlanan geleneksel bir bayramdır. Türk dünyasını kültürel anlamda bir araya getiren, aynı duygu ve düşünce potasında eriten en önemli milli bayramlarımızdan, ortak kültürel değerlerimizden biri de hiç şüphesiz “Nevruz Bayramı” olmuştur. Balkanlardan Doğu Türkistan’a kadar bütün Türk yurtlarında coşku ve heyecanla kutlanan “Nevruz”, kültürümüzde öncelikle baharın gelişini, tabiatın canlanmasını, yeniden dirilişi sembolize etmektedir. Diğer taraftan Anadolu’da bu güne Rumi takvimin etkisiyle Mart Dokuzu da denir. Atalarımız On İki Hayvanlı Türk Takvimi başta olmak üzere; düzenledikleri Celalî Takvimi, Rumî Takvimi gibi bütün takvimlerinde mart ayını yılbaşı olarak kabul etmişlerdir. Bu da onların tabiatla ne kadar iç içe bir yaşam sürdüklerini, doğayla ne denli uyum içerisinde yaşadıklarını gözler önüne sermektedir.

Türk kültüründe Nevruz’un tarihi Türklerin tarihi kadar eskidir. Türk kültüründen kaynaklanan Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş milli bir bayramdır. Çok eski bir Türk geleneğinin yeniden şekillenip günümüzde de şenlik ve kutlama biçiminde sürdürülen örneğidir. Mete Han zamanından itibaren var olan Nevruz, Türk kültüründe baharı, yaşama sevincini, su ve kutsal arınmayı, yenilenmeyi, uyanan tabiat ile birlikte bolluk-bereketi ve üremeyi simgeleyen anlam ve ögelerle yüklü bir kültürel gelenektir.

Nevruz, Türk insanının doğaya, suya, ateşe, toprağa ve tüm bu nimetleri veren yüce Yaradan’a karşı duyduğu şükranın, sevginin bir ifadesidir.  Bu sevgiyle ortaya çıkan adetler, atasözleri, nameler, türküler, şenlikler ve halk oyunları atalarımızın dünya görüşünü, doğa ve insan sevgisini yansıtmaktadır. Bunun yanı sıra sağlıklı yaşamayı, toplumsal değerleri, insan ve vatan gibi manevi ve milli varlıkları, değerleri vurgulamaktadır.

Nevruz bayramı Türkiye, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kuzey ve Güney Azerbaycan, Batı Trakya, Macaristan, Moldavya, Yakutistan, Tataristan, Kırım, Ahıska, Çuvaşistan, Başkırdistan, Musul, Erbil, Kerkük, Kıbrıs, Hakasya, Dağıstan diğer Kafkas cumhuriyetlerinde ve topluluklarında kutlanmaktadır. Karakalpaklarda “Nevruz”, Kırım Türklerinde “Navrez”, Kırgızistan’da “Nooruz”, Azerbaycan’da “Novruz”, Balkanlarda “Sultan Nevruz”, Orta Asya’da “Navruz-Nevbahar, Anadolu’da “Ergenekon, Nevruz, Hıdır-Nebi, Bahar bayramı” gibi isimlerle kutlanır. Türk dünyasında farklı adlarla adlandırılsa, bazı küçük farlılıklar kutlansa da anlam ve pratik açılarından bir bütünlüğe sahiptir. Her birimizin dilinde farklı kelimelerle anılsa da Nevruz’un çağrısını hep birlikte duyar ve hep birlikte yanıt veririz. 

Nevruz dostluk, kardeşlik, iyilik ve mutluluk bayramıdır. Çok geniş bir coğrafyada yaşayan Türk milletini birbirine kenetleyen, kaynaştıran bir milli örf ve gelenekler bütünüdür. Milli birlik ve beraberliğin sembolüdür.

Sözlü ve yazılı edebiyata da geniş biçimde yansıyan Nevruz, milli bilinç faktörü olarak da büyük önem taşır. Nevruzun Sovyet rejimi yıllarında resmi olarak yasaklanmasının amacı, Türk milli kültürünün unutturulması içindir. Türk’e kendi kültür kimliğini, hüviyetini kazandıran milli değerlerden biri olarak Nevruz unutulmaması, yaşatılması gereken bir bayramımızdır. Atatürk’ün milli kültürün benimsenip korunması ile ilgili şu ifadeleri önemlidir: “Bilelim ki kendi benliğine sahip olamayan milletler başka milletlerin şikarıdır (avıdır). Gençlerimize, çocuklarımıza görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun her şeyden evvel kendi geleneklerine, milli ananelerine ve Türkiye’nin bağımsızlığına düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.”

Bu anlamlı gün, yalnızca coğrafi sınırları aşarak tüm Türk dünyasını birleştirmekle kalmıyor aynı zamanda Türk yurtlarında asırlardır yaşatılan kültürel renkleri de içinde barındırıyor. Bu renkler sayesinde Türk milleti birbiriyle olan kadim bağlarını ve kültürel ortaklıklarını idrak ediyor. Hep birlikte, Türk kültürünün değerlerini yaşatmaya ve Nevruz’un ışığında daha güzel bir gelecek inşa etmeye, geleceğe umutla bakıyoruz.

Nevruz’un, Türk dünyasının her bir köşesinde kardeş toplulukları bir araya getiren, kültürel zenginliği artıran, birbirimize olan sevgi ve saygıyı pekiştiren bir güç olduğunu görmekteyiz. Türk dünyası olarak, tarihî geleneklerimizi yaşatmaya, birbirimize daha da yaklaşmaya ve gelecek nesillere bu birliktelik duygusunu şuurunu aşılamaya katkı sağlayacak her özel günü kutlamaya devam edeceğiz.

Bizler inanıyoruz ki, kadim Türk çağlarından bugüne ulaşan; uyanışın, dirilişin, birliğin sembolü olan Nevruz, Türk milleti var olduğu sürece büyük bir coşkuyla kutlanacaktır. Yine biliyor ve inanıyoruz ki Türk’ün bahar bayramı Nevruz kutlandığı sürece Türk milleti yaşamaya devam edecektir.

Kültürel değerlerimize duyarsız kalışımızın bugün birlik ve bütünlüğümüzün sarsılmasında son derece etkili olduğu bilinmektedir. Bunun içindir ki Dede Korkut’u, Oğuz’u, Manas’ı, Ahmet Yesevi’yi, Yunus Emre’yi, Mamtumkulu Firaki’yi, Nizami Gencevi’yi, Yusuf Has Hacib’i ve Nevruz gibi kökü en eski devirlerden itibaren gelen örf ve adetlerimizi unutmamalı, hatırlamalı ve kutlamalıyız.

Bu vesileyle tekrar bütün Türk dünyasının Nevruz Bayramı’nı kutluyor, Yeni Kün’ün Türk dünyası ve milletimiz adına birlik, dayanışma ve hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

 

                                                                                   Prof. Dr. Alpaslan CEYLAN

                                                           Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Rektörü

    Sosyal medyada paylaşın